21 Kasım 2022 Pazartesi

Ketenin Hikayesinde Neler Oluyor?

Baktım da "Ketenin Hikayesi"ni yazmayı epeyce ihmal etmişim. Söz veriyorum: bundan sonra sistematik ve planlı yazacağım. Bir süredir bu yazımda hangi konuyu yazsam diye düşünüp durdum. Sonra fazla düşünmeye hiç gerek yok. "Ketenin Hikayesi"nde bu süre içinde neler oldu, neler yapıldı ve yapılmakta, bunlardan bahsetmeliyim dedim. Belki insanlık için ufak ancak Ağva yöresindeki keten çalışmaları için büyük ilerlemeler oldu diyebilirim. Haydi o zaman girizgahı fazla uzatmadan başlayalım anlatmaya.

2019 Ekim ayında Sinop'ta 2.si düzenlenen Keten Çalıştayına kişisel olarak katıldım. Son derece yararlı bir çalıştay oldu. Türkiye'de ve Dünya'daki keten tarımı ile ilgili çok değerli bilgiler edindim ve keten konusunda çalışmalar yapan çok değerli kişilerle tanıştım.

Ağva ve yöresinde keten tohumu, ilk defa 2019 Ekim ayında benim bahçemde 100m2de ve Ali Acar'ın*1 Göçe köyündeki 1 dekarlık tarlasında toprak ile buluştu. Ben, Ayancık İlçe Tarım'ın verdiği keten tohumunu kullandım, Ali Acar da sanırım Trabzon'dan elde ettiği keten tohumlarını kullandı. Benim bahçemde halihazırda Ayancık'tan aldığım keten tohumları ile devam ediyorum.

2020 Mart ayında Pandemi olduğu için kapalı yerlerde toplantılar yapılamadı. Bunun yanında 5 çiftçi ile Ağva'da, Akçaova'da da keten ile ilgili grup ile bir toplantı yaparak Türkiye'deki ve Dünya'daki keten tarımının durumu hakkında bilgilendirme yapıldı. Akçaova'daki çiftçilerden sadece bir çiftçi ekim yapabileceğini belirtti. Ve benden 500m2lik alan için keten tohumu aldı. Ancak şimdiye kadar ekim yapmadığını öğrendik.

Ben 2020 yılında yine Ekim ayında ekim yaptım. 2020 sonbaharında üç çiftçi ekim yaptı:

Ali Acar 14 dekarda Aşağıköy'de

Çiftçilerden biri Gökmaslı'da 4 dekarda, diğeri Geredeli'de 4 dekarda ekim yaptılar. İki çiftçi de ekim sırasında gübre kullandıkları için keteni yabani otları bastı. Tabii ki verim alamadılar.

2021 Ekim ayında İlçe Tarım Müdürlüğü İl Tarım ile birlikte "Keten yoksa Şile Bezi de Yok" ismiyle bir proje başlatıldı. Bu projenin asıl amacı: Ağva yöresinde keten elyafının üretilmesini sağlamak. Böylece keten tarımının yöredeki önü de açılmış olacak. Bu proje kapsamında Trakya Keten Enstitüsünden Dr. Metin Babaoğlu Ekim ayında Ağva'da keten konusuna ilgi duyan kişilere keten konulu bir sunum gerçekleştirdi. 2021 sonbahar ekimleri maalesef Kasım ayı içerisinde gerçekleştirildiği için benim ve diğer çiftçilerin keten tohumları yeşermedi. Ben Nisan ekimi yaptım ve Ağustos ayında hasat ettim. Büyük Bucaklı köyünde bir çiftçimiz de aynı durumu tecrübe etti. O da Nisan ekimi yaptı ve Eylül ayında keten bitkisini hasat etti. Bu dönem keten tarımı için verimsiz geçse de keten tohumu açısından verimli hasat oldu. Eylül 2022 de alınan keten tohumları, Ağva'da benim öncülüğümde Şubat 2022'de kurulan YıldızYolu Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi tarafından İBB-GIZ ortak projesinin bir çıktısı olarak Halk Marketlerde satışı yapılacak. Ayrıca Çengilli köyünde bir çiftçimiz de 4 dekarda keten ekimi yapmıştır.

Bu sırada Şile İlçe Tarım tarafından yürütülen proje kapsamında proje ekibi ve ziraat mühendisleri Sinop Ayancık'a ve Samsun 19 Mayıs Üniversitesi'ne bir ziyarette bulundular. Bu arada bir taraftan da keten elyafı ile ilgili yatırımcı arayışları da sürmektedir.

Bu yıl yani 2022 sonbaharında keten ekimini Eylül'ün 11inde yaptım. Çünkü 1960larda da mısırlar söküldükten sonra tarlalarını sürüp ketenlerini Eylül ayının başlarında ekerlermiş. Bir de bu yıl yağmurlar erken yani Ağustos ayında yağmaya başladı. Bu yılki deneme hedefim: 100cmnin üzerinde keten lifi elde etmek. Aşağıdaki fotoğraf 18 Kasım Cuma günü çekildi. Şimdiden 50 cm boyunda keten lifleri var.


Bu dönemde Kasım ayı başında Büyük Bucaklı'da 4 dekar, Ali Acar da 20 dekarda keten ekimi yaptılar. Diğer taraftan Değirmençayırı köyünde Şile Tıbbi Aromatik Bitkiler Kooperatifi kuruluşu gerçekleştirildi. Bu kooperatif tarafından şu sıralar, adaçayı, kekik ekimleri gerçekleştirildi. Ketenin de bu kooperatifin önemli bir bitkisi olarak ele alınması planlanmaktadır.

Ketenin Hikayesi böyle devam ediyor dostlar. Umarım başarırız, böylece Ağva-Şile yöresi ve Türkiye ekonomisi için büyük katkı sağlamış olacağız. Ketenin Hikayesi ile ilgili gelişmeleri sizlere buradan ve @keteninhikayesi Instagram sayfamdan aktarmaya devam ediyor olacağım. Beni izlemeye devam ediniz.

Sema Varol
BU İnşaat Müh. BS, MU OB MS
İnş.Müh/Örgüt Psikoloğu/Sosyal Girişimci/Çiftçi

*1: Ali Acar: Ağva'nın 2 dönem Belde Belediye Başkanlığı yapmıştır. Emekli öğretmen ve okul müdürüdür. Ağva ve yöresinde 7 yılı aşkındır 1000 dekarda hayvan yemi tarımı yapmaktadır.

13 Şubat 2021 Cumartesi

Anadolu Dokumacılığında Şile Bezinin Yeri

Bu yazımda Şile Bezi özelinde Anadolo'daki bez dokumacılığından bahsetmeye çalışacağım. Aslında hiç haddim değil. Çünkü dokumacılığı, Ağva yöresinde keten tarımı yapmaya niyetlendikten bu yana araştırmaya başladım. Konu ile ilgili son derece kısıtlı bilgiye sahibim. Aslında bu yazımı derleme olarak niteleyebiliriz. Eğer yazımda hatalı kısımlar olursa düzeltirseniz çok minnettar olurum.  Umarım yararlı olur.
Anadolu bez dokumacılığı ve tarihini şöyle bir araştırdığınızda; çok net ve yeterli açıklamalarla karşılaşılmamış olsa da, yine de dokumacılıkla ilgili son derece değerli araştırmalar yapılmış ve önemli bilgilere de ulaşılması sağlanmıştır. Anadolu’daki dokumacılığı anlayabilmek için kısaca ‘Dokumacılık Tarihi’ ile ilgili bilgi vermemin yararlı olduğuna inanıyorum.

Dokumacılık Tarihi:

https://www.makinaegitimi.com/dokumacilik-tarihi/¹ sitesinden edindiğim bilgilere göre: İnsanın hayvan postu yerine dokumayı koymayı nasıl akıl etti­ğini bilmiyoruz. Bazıları koyunların yünlerinin keçeleştiğini gören insanın dokuma sanatı düşüncesine vardığını iddia eder. Ama dokumadan önce eğirme gelir. Eğirmenin tarihi ilk Tanrıların ortaya çıktığı o uzak çağlara kadar gider. Ortaçağ’daki Hıristiyan inancına göre ilk iplik eğiren Havva’dır. Eğirme kadının en asil göreviydi. Eğirme sade olduğu kadar esrarlı bir şeydir. Bir tutam yün, keten veya kenevir alınıp büke büke didiklenirse en ince yerinde bir iplik meydana gelir. Ama bu en ince yerin, bükülme yüzünden, hemen hemen koparılamayacak bir iplik haline gelişinde zor anlaşılır bir kural saklıdır. Dokuma sanatı da binlerce seneden beri bilinmektedir. Hindistan’da bulunan çok eski gümüş vazolar içinde pamuk ve dokuma parçaları bulunmuştur. Bun­ların beş bin yıllık oldukları sanılmaktadır. Mısır papazları keten elbiseler giyerlerdi. İsa’nın doğumundan çok önce Çinliler ipekli giyiyorlardı. Makineli dokuma ve iplik bükme tezgâhları iki yüzyıldan daha eski değildir. 200 yıl önceye gelinceye kadar bütün dünyada elle eğirilir ve elle dokunurdu. Tarihi ilk Tanrıların ortaya çıktığı o uzak çağlara kadar gider.



https://www.nedir.com/, Dokumacılık nedir?² makalesinde dokumacılık tarihine ilişkin şu bilgilere rastladık: Kısas-ı Enbiya’da dokumacılığın ilk yaratılan insan hazret-i Adem’den beri temel sanatlardan olduğu bildirilmektedir. Bu ve diğer dini kaynaklarda, Kur’an-ı kerim ve hadis-i şeriflere dayanılarak verilen bilgilerde, hazret-i Adem’e iman edenlerin şehirlerde yaşadıkları, okuma, yazmayı bildikleri, demircilik, iplik yapma, kumaş dokuma, çiftçilik ve ekmek yapma gibi sanatlarla uğraştıkları açıklanmaktadır. Yapılan arkeolojik kazılarda, Mısır ve Peru’da bulunan resimlerden, eski dokumacılık ve kullanılan çeşitli aletler hakkında değişik bilgiler bulundu. Dünyanın çeşitli yerlerinde türlü şekilde kullanılan dokumacılığın gelişmesi, kullanılma şekil ve biçimleri farklı olmuştur. Zaten çok eski devirlere ait elde fazla bilgi yoktur. Yalnız daha ziyade kadınların uğraştığı bir sanat olarak kabul edilmektedir.Avrupa’da bu sanatın gelişmesi ortaçağdan sonra olmuştur. İlk önce Bizans’ın sonra da Müslümanların bu gelişmede önemli tesirleri görüldü. Ortaçağ boyunca Avrupa’da ilkelliğini muhafaza eden dokumacılık 13. asırda gelişmeye başladı. Şaftlı dokuma tezgahının yapılması hem daha seri hem de desenli kumaşların yapılmasına imkan sağladı. Tezgahlar üzerindeki çalışmalar Rönesans’tan sonra hızlandı. Amerika’da koloniler devrinde dokumacılık ev sanatı olarak gelişmişti. On sekizinci asırda dokuma makinalarının yapılması el sanatından bugünkü dokuma endüstrisine geçişi sağladı. Makineleşmede görülen yenilikler dokuma sanayiinde de oldu ve günümüzün dev tekstil fabrikaları kuruldu. Bugün toplumun her çeşit ihtiyaçlarını karşılayabilecek kalite ve desene sahip kumaşlar, seri olarak dokuma makinalarında üretilmektedir. Bütün bu teknik imkanlara rağmen el tezgahlarında dokunan halı, ipek, kadife ve masa örtülerinin kalitesi daha üstün olmaktadır.


Norman de Garis Davies (1865-1941) tarafından yapılan, Beni Hasan'da Khnumhotep (12.Hanedanlık, II.Senwosret dönemi,  M.Ö. 1897-1878) mezarında bulunan papirüs üzerinde betimlenen dokuma sahnesinin çizimi,
Roger's Fund Metropolitan Museum of Art 


Arkaik döneme tarihlenen lekythos üzerinde dokuma sahnesi (MÖ550-530).Fletcher Fund, Metropolitan Museum of Art



Anadolu'da Dokumacılık:

“Tarihi Dokumak: Bir Kentin Gizemi, Sof” kitabındaki “Anadolu’da Dokuma Devrimi Neolitik Çağ’dan Demir Çağı’na Yünün Tarihi ve Maddi Değeri” Koç Üniversitesi, Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü’nden ÇİĞDEM MANER’³ makalesinde Anadolu dokumacılığı tarihi ile ilgili bizlere şunları aktarmaktadır; Anadolu, Neolitik Çağ’dan itibaren dokumaların üretildiği önemli bir coğrafyadır ve Neolitik Çağ’ın en büyük yeniliklerinden ve icatlarından biri şüphesiz ki dokumacılıktır. Anadolu’da prehistorik ve protohistorik dönemlerden elimize geçmiş dokuma örnekleri azdır. Dolayısıyla dokumacılık faaliyetleri kazılarda bulunan dokumacılık aletleri sayesinde anlaşılmaya çalışılır. Anadolu’da bulunan dokuma kalıntılarından bitkisel lif (keten gibi) ve yün (koyun ve keçi) kullanıldığı bilinmektedir. Sümer ve özellikle Eski Asur Ticaret Koloni dönemine tarihlenen çivi yazılı metinlerde yünün ve dokumaların gümüş, altın ve tunç karşılığında satıldığı ve zamanında ne kadar değerli olduğu göz önüne serilmektedir. Kazılarda az sayıda dokuma parçası ele geçirilmiş olsa da analizlerin ışığında ilk dokumaların bitkisel liflerden üretilmiş olduğu ve yünün ilk örneklerinin Kalkolitik Çağ’a tarihlendiği belirlenebilmiştir. 
Orta Asya’da çok eski bir geçmişi olan dokumacılık, daha sonraları Selçuklularla Anadolu’ya, Osmanlılarla da bugünün Türkiye’sine taşınmıştır⁴. Anadolu’nun bugün hemen hemen her köşesinde, eski tarihini hala yaşatan yaygın bir el dokumacılığı devam etmektedir. 

Anadolu'da dokuma örnekleri:

 Kutnu bezi dokumacılığı⁵, Gaziantep’te dokunan ipekli bir dokuma türüdür. Ham maddesi olan floş, suni ipek ve pamuk ipliğinden oluşur. Kutnu kumaşı yöresel kıyafetlerde kullanıldığı gibi, çanta, terlik, giysi, perdelik, olarak da kullanılır.

Kargı bezi dokumacılığı⁶ 100 yıllık bir geçmişe sahiptir. Kargı bezinin tamamen yöre halkının temel giysi ihtiyaçlarına yönelik olarak Kargı ilçe merkezi ve Kızılırmak vadisindeki yerleşim birimlerinde (Gökçedoğan, Köprübaşı, Karacaoğlan köylerinde) dokunduğu tespit edilmiştir. Kargı bezi dokuması, pamuk ve ipek ipleriyle dokunmaktaymış.

Bursa İpek dokumacılığı⁷: Bursa civarında ipekçilik -18pt;">Osmanlı’dan önce Rum ve Ermeni cemaatleri tarafından yapılmaktaydı. İpek dokumacılığı endüstrisi hem Bursa’da hem de köylerde ve Demirtaş, Gemlik gibi kasabalarda kurulmuştu. 19. yüzyıl başlarında bu endüstri çok ilkel bir tarzda her mahallede tüccarlara ait yüzlerce dokuma tezgahı ile işletilmekteydi. İpekböceğinin yetiştirilmesinden ipliğin makaraya sarılmasına dek ham ipek üretiminin bütün safhaları,yörede bulunan üreticiler tarafından bireysel olarak gerçekleştirilmekteydi. Ne var ki ipek iplik üretimi 19.yüzyılda artmaya devam ederken dokunmuş ipek kumaş üretimi büyük bir düşüşe geçmişti. Yine de, piyasa şartlarına uyum sağlamak yoluyla ve devlet müdahalesi aracılığıyla, ipek sektörü Bursa’da ayakta kalabilmiştir. 

Rize Bezi (diğer adıyla Feretiko) dokumacılığı⁸: Kenevir bitkisinden üretilen kendir ipi ile evlerde el tezgahlarında dokunurdu. Ketene göre çok ince aynı zamanda dört kat daha dayanıklıdır. Zira pamuklu kumaşların 6 aylık ömürlerine karşın feretiko'nun ömrü iki yıldır. Feretiko geleneksel Türk el sanatlarından hesap işi, kanaviçe vs.de kullanılmak üzere bu sanatların uzmanları tarafından tavsiye edilen bir üründür. 

Ayancık Keten Bezi dokumacılığı⁹: Kendine özgü tezgâhlarda keten ipinden düz kumaş dokuma ve desenli dokuma olarak yapılmaktadır. Keten ipinin tamamen doğal yollarla elde işlenerek yapılması en önemli özelliğidir. Atkı ve çözgü ipi keten pamuk olarak dokumalar yapılır. Günümüzde Ayancık’ta keten yetiştirilmeye başlanmış olup ve yöresel kadim bilgilerle keten elyafı ve ipliği yapılarak dokumada kullanılmaktadır. Ayrıca Ayancık Halk Eğitim Merkezi yöreye ait motiflerin patent alınmasını yürütmektedir. 

Buldan Bezi dokumacılığı¹⁰: Buldan dokumacılığı M.Ö. 6 bin yılında ilk ilmekler Anadolu topraklarında atılır. 14.yuzyılda İbni Batuda’nın “…. Orada pamuktan altın işlemeli kumaş imal olunur ki başka örneği yoktur. Kaliteli pamuğun kuvvetli eğrilmiş olması nedeniyle dokumaları uzun ömürlüdür. Bu kumaş beldenin ismiyle anılır.” dediği  Buldan bezi ve Buldan dokumacılığının tarihi bir belgesidir. Bugün ipekli vb. türdeki ince kumaşlar, peştamal, üstlük örtü türü dokumalar halen el tezgahlarında diğer türler ise motorlu tezgahlarda dokunmaktadır.

Şile Bezi Dokumacılığı:

Şile bezinin dokumasında keten ve pamuk iplikleri kullanılıyormuş. Kullanılıyormuş diyorum çünkü zamanımızdaki Şile bezi sadece pamuk ipliği ile dokunmaktadır. Keten ile dokunan bezler de var. Ancak dokumacılardan aldığım bilgilere göre; keten ipliği Çin’den ithal ediliyormuş.İşte Ketenin Hikayesinin peşine düşmemin sebeplerinden birisi de bu yörede liflik keten üretimini tekrardan canlandırarak, iplik yaptırmak ve orijinal Şile bezine hayat vermek. Anadolu’da yapılan pek çok dokumacılık türlerinden biri olan Şile bezi dokumacılığının da 150 yıldır var olduğu bilinir.⁴ Şile, İstanbul’a 70 km uzaklıkta Karadeniz kıyısında yer alır. Aslında Şile bezi, Şile’ye yakın köylerde (Kabakoz, İmrenli, Kurfallı gibi) ve Ağva (eskiden bucaktı daha sonra belde belediyesi sonra da Şile’nin mahallesi oldu) bucağında ve yakın köylerinde dokunurdu ve işlenirdi. Ancak bağlı olduğu ilçe Şile olduğu için bez adını buradan alır. Türkiye dokuma bölgelerindeki hammadde potansiyeline göre şekillenmiştir. Pamuk olan bölgelerden pamuk, keten ya da kenevir olan bölgelerde keten ve kendi, hayvancılık olan yerlerde ise yünlü dokumalar yapılmaktadır. Şile ilçesi köylerinde 1960 yıllardan önce keten üretilmekte olduğundan dolayı Şile bezi keten ve pamuktan dokunurdu. 1960lı yıllardan sonra bölgede yaşanan işgücü göçü ve fabrikasyon dokumaya geçilmesiyle keten tarımı dolayısıyla da Şile bezi dokumacılığı oldukça azalmaya başlamıştır ve hemen hemen yok olmaya yüz tutmuştur. Şöyle ki; günümüzde yörede birkaç köy ( Kabakoz, İmrenli, Gökmaslı) ve Şile Belediye’sinin Şile Bezi Sanat Merkezi dışında tezgahlarda bez dokumacılığı yapılmamaktadır. Kullanılmakta olan bezlerin çoğu Buldan da dokunarak piyasaya satılmaktadır. Şile bezi 1970li yıllarda Ağva ve yöresinde işlenerek çok sayıda ihracatı yapılmaktaydı. Daha sonra Şile Bezi Tekstil şirketi son derece başarılı tasarım ve üretim çalışmaları yapmıştır. Ancak bu şirket de Çin ve Hint malı tekstil rekabeti koşullarına dayanamamış ve küçülmek zorunda kalmıştır.İki yıldır Ağva ve yöresinde liflik keten ekimine başlanmıştır. Hedefimiz, üretilen ketenlerin elyefını elde ederek Şile bezinde kullanılabilir kalitede keten ipliği üretilmesini sağlayarak orijinal Şile bezinin yöremize ve Türkiye ekonomisine tekrar kazandırılmasıdır. Ayrıca Türkiye’nin bir çok bölgesinde keten dokumacılığının da canlandırılmasıdır. Şile bezi dokuma tezgahları, köylerdeki hemen hemen tüm evlerin girişlerindeki bir odada bulunurdu. Ağva’da yaşayan Kurfalı köyünden Nebahat Gonca’dan aldığım bilgiye göre; dokuma tezgahları İmrenli’de yaptırılırmış ve aileler kendi imkanlarıyla tezgahları alırlarmış. Tezgahları anlatmadan geçemedim çünkü onlar aynı zamanda dokumacılık tarihinin de önemli bir parçasıdır. Şile ilçesinde gittikçe azalan el dokumacılığında halen kullanılan ahşap el dokuma tezgahlarından kamçılı tezgahlar kullanılmaktadır. 

Şile Bezi Dokuma Tezgahlarının Ana Elemanları:

İskelet: Ahşaptan üretilen ve tezgahın diğer parçalarını üzerinde taşıyan makine elemanıdır. 




Çözgü levendi:Üzerinde çözgü ipliklerini taşıyan, metal veya ahşaptan yapılan makine elemanıdır. 




Çerçeve: Üzerinde çözgülerin geçirildiği gücü tellerini taşıyan, bu tellere yukarı ve aşağı hareket vererek ağızlığın açılmasını sağlayan makine elemanıdır. 




Gücü teli:Çerçeveler tarafından taşınan, Üzerlerinde çözgü ipliklerinin geçirilmesi için küçük gözler bulunan makine elemanıdır.




Tefe:Atkının atılabilmesi için mekiğin yolunu oluşturan ve tarağa hareket vererek atkının kumaşa dahil edilmesini sağlayan makine elemanıdır.




Tarak:Tefe üzerinde bulunan, atkının sıkıştırılmasını sağlayan ve çözgü sıklığını belirleyen makine elemanıdır.




Pedallar:Ayakla basılarak çerçevelerin yukarı ve aşağı hareketlerini sağlayan makine elemanıdır.




Kumaş levendi:Dokunan kumaşın üzerine sarıldığı makine elemanıdır.




Mekik: Üzerinde masuraya sarılı bir şekilde taşıdığı atkı ipliğini, çözgülerin arasından kumaşın bir tarafından diğer tarafına taşıyan makine elemanıdır. 




Masura: Üzerine atkı ipliğinin sarıldığı, dokuma esnasında mekik içine yerleştirilen makine yardımcı elemanıdır.



Tığ: Dokumada kullanılan iki tip tığ mevcuttur.

Gücü tığı:Çözgü ipliklerinin gücü gözlerinden geçirilmesini sağlayan makine elemanıdır.


Tarak tığı:Çözgü ipliklerinin tarak dişleri arasından geçirilmesini sağlayan makine elemanıdır.


 

Şile bezi dokumacılığı ile ilgili şimdilik bu kadar bilgi verebildim. Umarım verdiğim bilgiler doğrudur. Yanlış ve eksik bilgi varsa yorumlarınızı yazarsanız çok memnun olurum. Okuduğum, incelediğim kaynaklarda Şile bezi ve tabii ki Anadolu dokumacılığı ile ilgili yazılacak çok şey var. Ben de çok merak ediyorum. Çünkü Anadolu tarihinin çok önemli bir parçası dokumacılık. Örneğin, Ağva ve yöresinde bir zamanlar ipek dokumacılığının yapıldığından bahsediliyor. Ben bu arada kadınlarımızın çeyiz sandıklarını çok merak ediyorum. Ağva'da kadınlarla bir çalışma başlattık; yöredeki motifleri araştırıyoruz. Aşağıda da iki önemli örnek koydum; gelin uçkurları bunlar. Üzerinde inanılmaz işlemeler var. Demek ki; gelin olacak kızlar oturup bu işlemeleri gelinlikleri için yapıyorlarmış. Bu arada bu yörede gelinlikler 'bindallı' imiş ve bu bindallıların üzerindeki gümüş kırma işlemeleri de kadınlar yaparlarmış. Bundan sonra Şile bezi ile ilgili özellikle de ne tür ürünler yapılmış onları araştırarak sizlerle tanıştırmayı düşünüyorum. Şimdilik birkaç örnek buraya bırakacağım; umarım sizlerin de hoşunuza gider. Yorumlarınızı yazabilirseniz çok ama çok sevineceğim. Sağlıkla kalın, kendinize dikkat edin.










Kaynakça:

¹https://www.makinaegitimi.com/dokumacilik-tarihi/ 

²https://www.nedir.com/Dokumacılık nedir? 

³“Tarihi Dokumak: Bir Kentin Gizemi, Sof” kitabındaki “Anadolu’da Dokuma Devrimi Neolitik Çağ’dan Demir Çağı’na Yünün Tarihi ve Maddi Değeri” Koç Üniversitesi, Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü’nden ÇİĞDEM MANER’ 

⁴T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR ENSTİTÜSÜ GELENEKSEL TÜRK EL SANATLARI ANASANAT DALI Yüksek Lisans Tezi Aslı Uzun,ŞİLE YÖRESİ ŞİLE BEZİ DOKUMACILIĞININ GÜNÜMÜZDEKİ DURUMU , Tez Danışmanı: Yrd. Doç.Ülkü Tokatlı Akça, İstanbul – 2009 

⁵http://www.kulturportali.gov.tr/www.kulturportali.gov.tr ANTEP KUTNU KUMAŞI – Gaziantep 

⁶http://kargi.bel.tr/kargi-hakkinda/kargi-bezi/">http://kargi.bel.tr/kargi-hakkinda/kargi-bezi/ 

⁷https://edebivizor.com/blog/bursa-da-dokumacilik-ve-ipek-ticareti-osmanli-donemi-azinliklar/";">https://edebivizor.com/blog/bursa-da-dokumacilik-ve-ipek-ticareti-osmanli-donemi-azinliklar/ Kaynak:Gerasimos Augustions – Küçük Asya Rumları / Dipnot Yayınları kitabından alıntılanmıştır. 

⁸https://www.rizebezi.com/rize-bezi-feretiko Kaynaklar:Dünden Bugüne Feretiko Asım Zihnioğlu, Bir Yeşilin Ardında, 1998 Rahmi Arer, Kendir Üretimi ve Rize Bezi, Türkiyede Çaycılık ve Turistik Sosyal Kültürel Ekonomik,Talip Kahraman El Sanatları Atölyesi sayfasından alıntılanmıştır. 

⁹http://www.megep.meb.gov.tr/mte_program_modul/moduller_pdf/

¹⁰http://www.buldan.gov.tr/buldan-bezi

28 Nisan 2020 Salı

Keten’in Gerçek Tarihi


Ketenden bahsediyoruz ya epeydir. Keten ilk ne zaman nasıl keşfedilmiş? Bunu çokça düşünmüşümdür. Acaba insanoğlu bitkileri nasıl ve hangi yollarla keşif etmişler. Muhtemelen deneme yanılma ile. Zehirlenenler olmuş mudur? Ketenin keşfi muhtemelen tohumu ile olmuştur diye düşünüyorum. Bu bilgilere de rast geldikçe sizlerle paylaşacağım. Bugün sizlere ketenin kısa tarihçesinden bahsetmek istiyorum.
Gürcistan’daki tarih öncesi mağaralarda 36000 yıl öncesine ait doğada kendiliğinden yetişen keten olan boyalı liflerden dokuma kumaşlara rastlanmıştır (1). İsviçre gölündeki M.Ö. 8000 yıllarına ait evlerde, saman parçaları, tohumlar, lifler, iplikler, ve çeşitli dokumalar bulunmuştur (1). Antik Mısır’da mumyalamada keten kullanılmaktaydı. Keten, zenginliği temsil ettiği kadar aydınlığı ve saflığı da temsil ettiği söylenir.  Keten Mısır’da o kadar değerliymiş ki; bazı durumlarda para yerine de kullanılmış.  Antik Mezopotamya’da da üretilerek en üst seviyede hakkını elde etmiş.  Ketenin her zaman pahalı olmasının en önemli nedeni: bitkinin işlenmesinin zor olmasından kaynaklanmaktadır. Keten ipliği elastik değildir ve ipliğin kırılmadan kopmadan dokunması oldukça zordur. Aslında keten, bitki olarak oldukça dayanıklı olmasına rağmen, yetiştirirken bazı konulara dikkat edilmesi gerekir. Örneğin en verimli ekim zamanı, toprağın cinsi, coğrafyanın uygunluğu, gübreleme miktarı ve zamanı gibi.   
Keten kelimesinin nereden geldiğine ilişkin ilk yazılı kanıtlara Yunanistan’daki Pylos Linear B tabletlerinde (2) anlatılmaktadır. Keten (linen) kelimesinin ideografi ifadesi olarak Yunanca’da  “li-no” olarak yazılmıştır. Fenikeliler, hem yetiştirilmesi hem de dokunması için keten bitkisini İrlanda’ya getirmişlerdir. Belfast zamanında  ketenin üretimi ile ilgili tarihin en meşhur merkezi olmuştur. Dünya üzerinde ekseriyetle keten Viktoria döneminde üretilmiştir.
Bazı dini kurallarda ketenden bahsedildiği ya da dini konularda ketene yer verildiği görülmüştür. Yahudi inancına göre keten ve yünden giysiler yasaklanmıştır (3). İncil’in Proverb 31’inde de ketenden söz edildiğine rastlanır. İncil’de meleklerin keten giydiklerinden bahsedilir. 
Daha sık yazmak istiyorum. Ancak konunun henüz o kadar başlarındayım ki; sizlere aktarabileceğim çokça materyalim yok. Ben edindikçe sizlerle paylaşmaya gayret ediyorum. Bundan sonraki yazımı erken yazabilirim. Çünkü Ağva yöresinde #keten yetiştirilmesi konusu ile ilgili oldukça olumlu gelişmeler olmakta.

Açıklama ve Kaynakça:
 (2) Arkeoloji terimi olarak Linear B yazısı: M.Ö. 1450’lerde Linner A’dan türetilen gece yazısına verilen ad. Bu yazının Girit’e değil, Yunanistan’daki Akhalara özgü bir yazı olduğu anlaşılmıştır. Zira Linear A yazısı, Girit’in başka bölgelerinde bulunmasına karşılık, Linear B yazısı Knossos dışında görülmemiştir. Oysa Yunanistan’daki Akha merkezlerinde, örneğin Mykenai ve Pylos’ta çok sayıda Linear B yazılı tablet bulunmuştur. Ref. www.dersimiz.com
https://101onevidenceoftrojanwar.weebly.com

(3) Putatapan rahipler keten giysileri çokça giydikleri için Moses ben Maimon Yahudilerin Hamursuz bayramlarında keten giymelerini istememiştir. www.chabat.org/ Just Say No to Linen By Lazer Gurkow




12 Aralık 2019 Perşembe

O zamandan bu zamana neler oldu?

Aslında bir itiraf; blogger olarak yeniyim. Tabii ki öğreneceğim. Amacım, sizlere "yuvasına döndürmeye çalıştığımız KETEN" ile ilgili serüveni mümkün olduğunca ete kemiğe büründürerek hep beraber yaşayabilmek, hissettirebilmek. Yolun sonunda geriye baktığımızda anılar biriktirmek. Kısacası, şimdiden söyleyeyim benim bloğumda edebi yazılarla ilgili beklentiniz olmasın. Vaktinizi boşa harcamış olursunuz. Ama seriven arıyorsanız ben buradayım. Buyurun birlikte bilinmez bir yolculuğa çıkalım. Evet evet sizler de bana katılırsanız çok mu çok sevinirim. 
Bu yazımda ne yazmalıyım diye şöyle bir düşündüm. Sonra dedim ki; belki insanlık için küçük ama KETEN için büyük adımlar attık. Neler mi yaptık? Adımlar hayal anlamında ve sohbetlerde de atıldı tabii ki. Onları sonralara saklıyorum. Bunu da belirtmeden geçemeyeceğim çünkü beni cesaretlendiren arkadaşlarım onları unuttuğumu zannedebilirler.
Hadi Sinop Ayancık'tan başlayalım o zaman:
Mart ayında Sinop Ayancık seyahatimizi gerçekleştirdik. Abim Suat Yağcı ve eşi Nazik ile Ayancı'ğa gittik. Ayancık, dağların arasından virajlı ancak çok güzel bir yoldan geçerek varılan deniz kıyısında güzel bir Karadeniz kasabası. Ayancık'a akşam saatlerinde vardık.  Meydana bakan bir iş hanının en üst katını Japonya'dan getirilen tasarımcılar (bu bilgi resepsiyondaki genç arkadaştan edinilmiştir) tarafından restore edilmiş bir otelde kaldık. Ertesi günü Ayancık Halk Eğitim'e gittik. Bizi Halk Eğitim müdüresi karşıladı. Gerçekten işini tam anlamıyla gönülden yapan bir arkadaş müdüre hanım. Bizlere çok değerli bilgiler verdi. Tabii ki 'Ayancık Bezi' ile yaptıkları çalışmaları heyecan ve takdirle dinledik. Halk eğitim eğitmeni (Burada ismini büyük bir kıvançla yazmak isterdim, hayatta hayran kaldığım insanlardan birisi) kursiyerleri ile yapmakta olduğu keten ipliğinin geleneksel yöntemlerle üretimi için çalıştıkları bahçeye gittik. Bununla ilgili videoyu bundan önceki yazımda yayınlamıştım. Gerçekten insan emeğinin üretime yönelik sabrını orada yaşayarak deneyimledik. Sanki zamanı 50 yıl geriye almıştık. Keten bitkisinin yetişrilmesi zor değil. oldukça dayanıklı bir bitki. Ancak bitkiyi elyafa ve ipliğe dönüştürmekte sorun var. Ayancık'da daha önce kurulmuş bir iptil fabrikası mevcutmuş. Fabrika bir yangın geçirmiş maalesef. Tekrar üretime geçirilememiş. Bu cümlenin bu kadar kısa olduğuna bakmayın, cümlenin ardında birçok makale yatıyor. Türkiye sosyo ekonomisini incelerken kendimizi bulabiliriz bir anda. İplikten sonraki süreç daha kolay. Dokuma tezgahlarında yapılan dokumaları gördük. Tezgahlardaki kadınlar o kadar mahiretliler ki; ellerine dünyanın en kaliteli ipliğini ver dünyanın en güzel bezlerini dokusunlar. Oradan çıkıp İlçe Ziraat Müdürlüğü'ne gittik. Ziraat Mühendisi (burada isimlerini veremiyorum. Daha sonra izinlerini alarak isimlerini yazmak çok isterim) ile görüştük. Mühendis arkadaşımız çok konuşkan değildi, ancak anlattıkları çok önemli bilgilerdi. Hatta bana öyle bir isim verdi ki, KETEN'in Türkiye'deki en yetkin kişisi. Samsun 19 Mayıs Üniversitesindeki KETEN'in duayeni olan öğretim görevlisi kendisi.
Önemli Not: Bu blogda daha sonra Türkiye'de KETEN ile ilgili önemli kişilerin isimleri yer alacaktır.

Ayancık gezimizden güzel bir kare aşağıda görebilirsiniz:


#keten #tarım #SinopAyancık #kadimbitkiketen #tekstil #ipliküretimi #Ağva #Şilebezi #dokumacılık

13 Mayıs 2019 Pazartesi

KETEN Yolculuğu

Yolculuk, sever misiniz? Yolculuk yapmayı. Bir kere heyecan verici. Tabii şunu da belirtmem gerekiyor: Hayırlı yolculuklar olsun. Aslına bakarsanız,  ne zaman "yolculuk"tan bahsedilse biraz gerginleşirim. Stres seviyem artar. Özellikle yeni yerler olduğunda. Bir sürü bilinmeyen vardır. Çıkacağınız yolculukla ilgi. Örneğin: gideceğiniz istikamet nasıldır? engeller nelerdir? kimlerle karşılaşacaksınız? Neler yiyip içeceksiniz? Bütçeniz yeterli olacak mı? gibi gibi... Yine de yeni şeyler öğrenmek heyecan verici aslında.
Yolun sonu ne getirip ne götürecek. Elinizde bir takım esaslı veriler olsa bile tahmin etmek oldukça zordur.
Ben de bundan yaklaşık 3 ay önce (fikir aşamasını almıyorum) KETEN yolculuğuna çıkmaya karar verdim. 3 ay sonra birçok bilgiye ulaştım, ulaşıyorum da. Evet dere tepe düz gittik. Abim ve eşi Nazik ile Sinop Ayancık'a gittik. Müthiş bir coğrafya. Karadeniz batıdan doğusuna muhteşem bir doğaya sahiptir. Ancak biz Anadolu insanı bu doğa keşfinin heyecanını yaşamasını pek bilmiyoruz galiba. Ya da bizlere öğretilmiş bir şey değil diyelim. Genellemeden söyleyeyim, kişisel olarak fotoğraf çekmede son derece tembelim. Ya da bu konuda kendimi geliştirmemişim. Son derece zayıf fotoğraf arşivim var diyebilirim. Ayancık'a gece vardık. Aslında gündüz varmayı tercih ederdim. Çünkü dağların içinden gelip denize ulaşmak her zaman çok güzeldir. Bir hanın üçüncü katını restore ederek otele dönüştürmüşler. Orada kaldık. Fena değildi diyelim ve şans verelim. Sabah çok heyecanlıydım. Çünkü KETEN konusunda ilk defa yapılan çalışmaları ve tabii ki KETENi yakından tanıyacaktım. Halk Eğitim Merkezi'ne gittik. Merkezin müdürü Hanife hanım bizleri çok sıcak karşıladı. Son derece içten ve samimi. Halk Eğitim'de yaptıklarını anlattı. İlk hayal kırıklığını orada yaşadım. Çünkü KETEN bitkisini ekip üretiyorlar. Ancak ipliğini endüstriyel olarak üretemiyorlar. Bir iplik fabrikaları varmış ancak 2 yıl önce yanmış maalesef. Sigortası da olmadığı için tekrar faaliyete geçirilememiş. KETEN ipi aşağıdaki videolarda görüldüğü gibi Halk Eğitim Merkezi öğretmenlerinden Asuman Yılmaz liderliğinde yöre kadınlarından oluşan öğrencileri tarafından i geleneksel metotlarla üretilmeye çalışılmaktadır.
Sizleri şimdilik bu büyüleyici video ile baş başa bırakacağım. KETEN yolculuğumu anlatmaya devam edeceğim.

5 Mayıs 2019 Pazar

KETEN dedik yola koyulduk

1960lı yılların ikinci yarısı Ağva deresinin rengi koyulaşırdı. Anneme, derenin renginin koyulaştığını sorduğumda "KETEN yıkıyorlar kızım" dediği hatırımda kalmış. Evet, Ağva'da KETEN yetiştirilirdi. Derede yıkanıp, işlenip ipliği yapılıp Şile bezi dokunurdu. Köylerdeki evlerin girişlerinde sağda ya da solda odaları olurdu. O odalarda dokuma tezgahları vardı. Çoğunlukla kadınlar Şile bezi dokurlardı tezgahlarda. Hatta o dokunan Şile bezlerini denizde yıkayıp çekiştirerek kuma sererlerdi. Sonra bu bezleri işleyerek, gecelik, bluz, sehpa ve masa örtüleri yaparlardı.
Aslında keten ipliğinden yapılan dokumalar sadece Şile bezi değildi. Bürümcük dedikleri başlarına bağladıkları örtüler, yeldirme dedikleri sırtlarına giydikleri cepkenler, yatakları için çarşaflar, gibi çeşitleri vardı.
Bugün 5 Mayıs 2019 yaklaşık 40 yıl sonra, "nereden çıktı KETEN?" diye sorabilirsiniz. Sandıktan belki, belki de hatıralarımızdan, ama en önemlisi "boş, ekinsiz, ıssız bırakılmış tarlalardan". Evet Ağva'nın yani Türkiye'nin batı Karadeniz sahillerinin bir zamanlar mısır, buğday, yulaf, evet KETEN yetiştirilen verimli toprakları bomboş. Yanlış anlamadınız, tarlalar alabildiğine bom boş. Ben bu topraklarda yetişmiş eğitimli bir kadın olarak o boş ekinsiz tarlalara bakamıyorum, çok ama çok utanıyorum. Sanki bana "beni böyle siz boşladınız" der gibi geliyor. Kendimi kötü hissettiriyor, o boş, ekinsiz tarlalar.

Ketenin Hikayesinde Neler Oluyor?

Baktım da  "Ketenin Hikayesi"ni  yazmayı  epeyce ihmal etmişim. Söz veriyorum: bundan sonra sistematik ve planlı yazacağım. Bir sü...