O zamandan bu zamana neler oldu?
Aslında bir itiraf; blogger olarak yeniyim. Tabii ki öğreneceğim. Amacım, sizlere "yuvasına döndürmeye çalıştığımız KETEN" ile ilgili serüveni mümkün olduğunca ete kemiğe büründürerek hep beraber yaşayabilmek, hissettirebilmek. Yolun sonunda geriye baktığımızda anılar biriktirmek. Kısacası, şimdiden söyleyeyim benim bloğumda edebi yazılarla ilgili beklentiniz olmasın. Vaktinizi boşa harcamış olursunuz. Ama seriven arıyorsanız ben buradayım. Buyurun birlikte bilinmez bir yolculuğa çıkalım. Evet evet sizler de bana katılırsanız çok mu çok sevinirim.
Bu yazımda ne yazmalıyım diye şöyle bir düşündüm. Sonra dedim ki; belki insanlık için küçük ama KETEN için büyük adımlar attık. Neler mi yaptık? Adımlar hayal anlamında ve sohbetlerde de atıldı tabii ki. Onları sonralara saklıyorum. Bunu da belirtmeden geçemeyeceğim çünkü beni cesaretlendiren arkadaşlarım onları unuttuğumu zannedebilirler.
Hadi Sinop Ayancık'tan başlayalım o zaman:
Mart ayında Sinop Ayancık seyahatimizi gerçekleştirdik. Abim Suat Yağcı ve eşi Nazik ile Ayancı'ğa gittik. Ayancık, dağların arasından virajlı ancak çok güzel bir yoldan geçerek varılan deniz kıyısında güzel bir Karadeniz kasabası. Ayancık'a akşam saatlerinde vardık. Meydana bakan bir iş hanının en üst katını Japonya'dan getirilen tasarımcılar (bu bilgi resepsiyondaki genç arkadaştan edinilmiştir) tarafından restore edilmiş bir otelde kaldık. Ertesi günü Ayancık Halk Eğitim'e gittik. Bizi Halk Eğitim müdüresi karşıladı. Gerçekten işini tam anlamıyla gönülden yapan bir arkadaş müdüre hanım. Bizlere çok değerli bilgiler verdi. Tabii ki 'Ayancık Bezi' ile yaptıkları çalışmaları heyecan ve takdirle dinledik. Halk eğitim eğitmeni (Burada ismini büyük bir kıvançla yazmak isterdim, hayatta hayran kaldığım insanlardan birisi) kursiyerleri ile yapmakta olduğu keten ipliğinin geleneksel yöntemlerle üretimi için çalıştıkları bahçeye gittik. Bununla ilgili videoyu bundan önceki yazımda yayınlamıştım. Gerçekten insan emeğinin üretime yönelik sabrını orada yaşayarak deneyimledik. Sanki zamanı 50 yıl geriye almıştık. Keten bitkisinin yetişrilmesi zor değil. oldukça dayanıklı bir bitki. Ancak bitkiyi elyafa ve ipliğe dönüştürmekte sorun var. Ayancık'da daha önce kurulmuş bir iptil fabrikası mevcutmuş. Fabrika bir yangın geçirmiş maalesef. Tekrar üretime geçirilememiş. Bu cümlenin bu kadar kısa olduğuna bakmayın, cümlenin ardında birçok makale yatıyor. Türkiye sosyo ekonomisini incelerken kendimizi bulabiliriz bir anda. İplikten sonraki süreç daha kolay. Dokuma tezgahlarında yapılan dokumaları gördük. Tezgahlardaki kadınlar o kadar mahiretliler ki; ellerine dünyanın en kaliteli ipliğini ver dünyanın en güzel bezlerini dokusunlar. Oradan çıkıp İlçe Ziraat Müdürlüğü'ne gittik. Ziraat Mühendisi (burada isimlerini veremiyorum. Daha sonra izinlerini alarak isimlerini yazmak çok isterim) ile görüştük. Mühendis arkadaşımız çok konuşkan değildi, ancak anlattıkları çok önemli bilgilerdi. Hatta bana öyle bir isim verdi ki, KETEN'in Türkiye'deki en yetkin kişisi. Samsun 19 Mayıs Üniversitesindeki KETEN'in duayeni olan öğretim görevlisi kendisi.
Önemli Not: Bu blogda daha sonra Türkiye'de KETEN ile ilgili önemli kişilerin isimleri yer alacaktır.
Ayancık gezimizden güzel bir kare aşağıda görebilirsiniz: